Benim Sitem

MUTLULUĞUN RESMİ

Nazım eşine itafen yazdığı “Saman Sarısı” adlı şiirinin içinde Abidin Dino’ya çağrılarda da bulunmaktadır. 

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin ? 
İşin kolayına kaçmadan ama 
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil 
Ne de ak örtüde elmaların 
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini 
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin”

Nazım’ın Dino’ya bu soruyu sorması zannedildiği üzere, ressamın sanatını ispatlama sorgulaması değildi elbet. Bu soru, gurbet hasreti çeken iki sanatçı arasındaki sıkı dostluğun getirisi olan bir diyalogun ürünüydü. Bu sorudaki amaç, fikir birlikteliğini, pekiştirme amaçlı kurulmuş soru kalıplı cümleler eşliğinde dökmekti mısralara. Esasında Nazım’ın Dino’dan bir resim beklentisi yoktu. Belki o da biliyordu yakın arkadaşının ona vereceği cevabı. Abidin Dino, Nazım Hikmet’in “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” sorusuna resimle değil de, aynı türü kullanarak Nazım gibi şiirle karşılık vermişti. Çünkü Dino’da biliyordu Nazım’ın sorusunun cevabının olmadığını. Mutluluğun resminin tuvallere sığmayacağını... Ondandır ki Nazım’a yazdığı şiirinin son mısrasında şu sözlere yer vermişti.

“Buna da ne tual yeterdi; ne boya...” 

Abidin Dino mutluluğun resmini yapmadı. Çünkü o da biliyordu ki, tek bir kare ile somutlaştırılamazdı mutluluk denen kavram. O mutluluğu sözcüklerle anlatma yolunu seçti. Yaşanmışlıklarının beraberindeki arzularının, hayallerinin içinde olduğu bir şiirle… 

Mutluluğun Resmi 

Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar 
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu. 
İnebilseydin o vapurdan 
Ayağında Varna’nın tozu 
Yüreğinde ince bir sızı. 
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan 
hasretle kucaklayabilseydim 
seninle, bir daha. 
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım, 
Yapardım mutluluğun resmini 
Başında delikanlı şapkan, 
kolların sıvalı, kavgaya hazır 
Bahriyeli adımlarla düşüp yola 
Gidebilseydik Meserret Kahvesine, 
İlk karşılaştığımız yere 
Ve bir acı kahvemi içseydin. 
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten, 
Ne günler biterdi, 
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle 
Bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan. 
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi 
bir baştan bir başa. 
Yattığımız yerler müze olmuş, 
Sürgün şehirler cennet. 

İşte o zaman Nazım, 
Yapardım mutluluğun resmini 
Buna da ne tuval yeterdi; 
ne boya... 

Abidin Dino

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol